İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
Phrasals | ||||
Öbek Fiiller | move forward with f. | (bir şeyde) ilerleme kaydetmek | ||
The Presidency has moved forward with the measures in the European Union's plan of action against terrorism. Başkanlık, Avrupa Birliği'nin terörizme karşı eylem planında yer alan tedbirler konusunda ilerleme kaydetmiştir. More Sentences |
||||
Öbek Fiiller | move forward with f. | ile ilerlemek | ||
Öbek Fiiller | move forward with f. | ile birlikte ilerlemek | ||
Öbek Fiiller | move forward with f. | (bir şeyde) ilerlemek | ||
Öbek Fiiller | move forward with f. | (bir şeyi) ilerletmek/geliştirmek |
İngilizce | Türkçe | |
---|---|---|
Phrasals | ||
Öbek Fiiller | move forward with something f. | bir konuda bir şeyle ilerlemek/ileri gitmek |